otohaber_logo
Haberler
Tecrübe Kazanıyoruz
Türkiye'de motorsporları anlamında iyi şeyler de olabiliyor. Trafo Rally Raid Takımı'nın iki pilotu Gündüz Hakan Savaşer ve Serkan Tekdurmaz ile bir motosiklet turuna çıktık ve yaptıklarını dinledik.
Tecrübe Kazanıyoruz
Ne kadardır beraber yarışıyorsunuz?
Serkan Tekdurmaz: Geçen sene başladık.
Bu takımın kurulma süreci çok sessiz oldu. Neden? Hızlı bir başlangıç yaparsak, Türkiye'den Dakar'a rahmetli Kemal Merkit harici neden sporcu gitmiyor?
S.T.: Biz zaten belirli bir noktaya geldik ve zaten bu işi yapıyoruz. Türkiye'nin en büyük dezavantajı geriden gelen sporcular yok. Türkiye'den kimi gönderirsek gönderelim başarılı olamayız çünkü vizyon eksikliğimiz var.
Peki bunun nedeni nedir ?
Gündüz Hakan Savaşer: Vizyon yok bizde. Dakar ya da endurance yarışları aslına bakarsanız farklı bir kültür. İyi otomobil kullanmak veya iyi motosiklet kullanmak yeterli değil. Fiziki ve ruhsal olarak iyi olmanız gerektiği gibi, problem çözme yeteneğinizin de iyi olması gerekiyor. En sonunda motosiklet ya da otomobil kullanabiliyor olmanız gerekiyor. Ayrıca yol notlarını da iyi okumanız ve iyi analiz etmeniz çok önemli. Bütün bunları yapabilen kişi yok anlayacağınız.
Peki bu yol notlarını önceden bir antrenmanda mı alıyorsunuz? Nasıl ediniyorsunuz bu notları?
G.H.S.: Organizasyon her akşam brifingde dağıtıyor. Her sene bu notlar değişiyor. Bu sebeple sadece en hızlı olmak yeterli olmuyor. Mesela, İtalyanlar çok hızlı gidiyor ve bizim yanımızdan beş kere geçiyor. Yani adamlar kayboluyor. Bu da avantajlarını yitirmelerine yol açıyor. Bir günde 300-400 km yolu hiç durmadan gittiğiniz oluyor, bu sebeple sabah çok hızlı bir şekilde başlayıp daha sonra gardınızın düşmemesi gerekiyor. Rallilerde tüm pilotların notları birbirine benzemez fakat biz de her pilotun yol notu birbirinin aynısı ve dolayısıyla bize sadece söylenen yöne gidiyoruz. Önemli olan bu yol notlarını nasıl uyguladığın. İşte bu, seni diğer yarışçılardan arıyor.
Türkiye'de arkadan kimse gelmiyor dediniz. Bu işi yapan çok sayıda adam vardı, size destek veren çok firma var mı? Yani bunu yaptığınıza değer mi?
S.T: Bizim yaptığımız iş motorsporlarında bir kariyer basamağı. Nasıl otomobil sporlarına go-kart'la başlıyorsunuz, isterseniz pistte isterseniz rallide bir seviye sonra ayrılabiliyorsunuz. Bizde de öyle. Motosiklete, Motocross ile başlıyorsunuz. Enduro var, içinde de ayrı dalları var. Yöntem olarak ayrılan fakat zemin yapısı olarak aynı olan seviyeler var. Bizim yaptığımız iş, motosiklet sporcusu olarak en üst noktada. Rallinin haricinde bir motosikletçinin yapabileceği daha üst seviye yok. Türkiye'de motosiklet için ralli yok. Dolayısıyla bunu yapmasını bilen de yok. Sadece sürüş anlamında değil, geri kalan bürokratik kültürü bilen de yok. Yarış kaydı nasıl yapılır, levhalar nasıl okunur, kuralları nelerdir, bunları bilen hiç kimse yok. Biz de bunu hem kendi kendimize öğreniyoruz, hem arkadan biri gelecekse, onlara destek olmak için bu bilgileri herkese açıyoruz.
Siz şu anda hangi kurumlara üyesiniz? Lisansı kimden alıyorsunuz?
S.T.: Türkiye Motosiklet Federasyonu'ndan alıyoruz.
Yarışırken sırf oradan lisans almanız sizin için yeterli mi? Onun haricinde bir şey yapmanız gerekiyor mu?
S.T.: Zaten yarışmak için mutlaka lisans almanız şart. Onun haricinde yurt dışındaki yarışlarda, o döneme kadar girdiğin yarışların seviyesine göre federasyondan start izniyle başlayıp, FAM lisansına kadar giden bürokratik bir yol var. Bu işin bir bölümü. Bunun yanında, katılacağın yarışta motosikleti teknik olarak hazırlama işiniz var, mesela hiçbir off-road motosiklette sinyal ve ayna yoktur. Ama rallide aynanın, sinyalinin olması gerekiyor. Kornanın çalışıyor olması gerekiyor, farlarınızın çalışıyor olması gerekiyor. Bunlardan biri eksikse yarışa katılamıyorsunuz.
Peki mesela bu parçaları yanınızda bulundurabiliyor musunuz? Böyle kurallar var mı? Mesela servis alanlarında bir ekibiniz oluyor mu?
G.H.S.: Evet oluyor. İşin bir de o bölümü var, bir minibüs bizi takip ediyor. Orada teknik malzemelerimiz, çadırlarımız, kalacağımız yerler oluyor.
Peki bu konuda size destek veren var mı?
S.T.: Mesela Türkiye'de motosiklette servisten anlayan kimse yok. Yarışta bir kablonun nasıl bağlanması gerektiğini, normal hayattan ne tür farklılıklar içerdiğini bilen kimse yok. Biz de öğrenerek yapıyoruz.
Peki şu anda o kaynağı kim veriyor size?
G.H.S.: Son iki rallide yurtdışından alıyoruz. Büyük takımlar geliyor, bir sürü sporcu getiriyor. Onlar 10-15 kişiyi alıp yarışa götürüyorlar ve onların servis ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Biz de ücret karşılığında onlardan servis alıyoruz. Dolayısıyla bizim yaptığımız şey, kendi gücümüzü en efektif şekilde kullanmak. Mesela ben yağ değiştirmesini, lastik değiştirmesini biliyorum fakat 9-10 saat yarıştıktan sonra yağ değiştirmek bile çok büyük bir sorun oluyor ve açıkçası istemiyorum.
Türkiye'de birinin çıkıp, ben şu işten anlarım, size yardım edebilirim dememesine çok şaşırıyorum. Yoksa çok mu otomobil kafasıyla düşünüyorum?
S.T.: Otomobilde şöyle bir durum var. Otomobil bu anlamda motosikletten 10-15 yıl daha ileride. Otomobil daha ulaşabilir, daha popüler bir şey. Seyretmek ve görmek için daha fazla imkanınız var, motosiklet bu anlamda çok geride. Bir de bunun üstüne, eylem olarak kimsenin bu işi yapmadığını eklediğimiz zaman zaten biz direkt 10-15 sene geriden başlıyoruz. Biz de çok iyi mekanikerler var. Fakat takım kültürü diye bir şey olmadığı için kimse bu işe girmiyor. İhtiyaç olmamış şimdiye kadar. Bundan önce bu işi yapanlar, ihtiyaçlarını "Türk İşi" çözüyordu. Türkiye'den alıp götüreceğiniz insan, orada neler yaptığınızı bilen biri değil. Normal servislerde herkes var fakat böyle işin servisi bilen kimse yok. Normal hayatta kullandığınız motosiklette başınıza gelmeyen bir problem, yüksek performanslı kullandığınız bir motosiklette başınıza gelebiliyor. Yabancı ekipler, bu problemleri bildiği için çok kolay çözebiliyorlar. Adamlar yıllar önce çözmüş bu işi.
Peki otomobillerdeki gibi motosikletlerde de yeni teknolojik gelişmeler olmuyor mu? Mesela çekiş kontroller, vb... Siz bunları rallilerde kullanabiliyor musunuz? Fayda sağlayan teknolojileri kullanabiliyor musunuz?
S.T.: Off-road kullanımında bu tür teknolojiler kullanılmıyor. Çekiş kontrol, kademeli ABS, yola duyarlı amortisörler, daha çok yol ve pist motosikletlerinde kullanılıyor. Bizde genelde motorun kendisi yenileniyor. Daha ziyade malzeme teknolojisi... İşi daha dayanıklı, daha performanslı hale getirecek şeyler kullanılıyor.
Yarıştığınız yerdeki ekiplerde de aynı ekipmanlar oluyor değil mi? Aynı klasmanda yarışma durumu var mıdır?
G.H.S.: Burada katogoriler, motosikletin hacmine göre değişiyor. Bir tek Dakar'da aynı motosikletler kullanılıyor. Bunu da prototip, standart diye ayrıştırıyorlar.
En son gittiğiniz ralliden nasıl bir deneyimle döndünüz, nasıl geçtiğini düşünüyorsunuz?
G.H.S.: Bardağın neresinden bakacağınız bir durum. Boş tarafından bakarsak çok ciddi bir hazırlık dönemi yaşadık. Diğer taraftan, yarışlarda yaşadığımız, elektrik arızası gibi, bizi yarıştan alıkoyan problemler, bizi işin zor kısmını unuttuğumuzu, bizim tamamen fiziki kondisyona ağırlık verdiğimizi hatırlattı. Şahane bir kondisyonla işi bitiririz diye düşündük, mekaniğimizin çok sağlam olduğunu düşündük. Fakat bir şeyi unuttuk, mekaniğimizin sağlam olması için hep başında durmuştuk. Fakat orada öyle olmadı. İşi başkasına bıraktık, motorlar bozulmadı ama navigasyonda sorun çıktı. Çıkan problemin kaynağını bulabilmek için bir gün kaybettik, çünkü neyin nereye bağlandığını bilemiyorduk. Bardağın dolu tarafından bakarsak, böyle bir problemi bile kendimiz çözebildik. Mekanik problemlerde, problemin ne olduğunu üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyorsunuz fakat elektronik problemler öyle değil.
Sanırım motosiklet yarışlarının bir güzelliği de bu, mesela Formula 1 yarışlarını izlemek artık çok sıkıcı. Çünkü kullandığınız her şey aynı, fazla bir değişiklik olmuyor. Fakat motosiklet yarışlarında bir yarışçı birinci giderken bir anda dördüncü olup sonra yine birinciliği yakalayabiliyor...
S.T.: Dediğiniz açıdan bakıldığında, bizim için çok iyi geçti yarış. Çok ciddi bir ders çıkartarak geri döndük. Türkiye'de olmayan, kendini eleştirme ve doğru analiz çıkarma var.
Bundan sonraki ralli ne zaman?
S.T.: Ağustos sonu TransAnatolia.
Oraya nasıl hazırlanıyorsunuz? İnsanların algısı "motora biniyor gidiyorlar" şeklinde. Öyle olmadığı açık, günlük hayatınızın ne kadarlık bir kısmını alıyor hazırlanmanız?
G.H.S.: Yüzde 80'ini alıyor. Haftada 4 gün, günde 3 saat süren fitness, ondan sonra haftasonu motosiklete biniyoruz. Devamlı tekrarlanıyor. Arta kalan zamanlarda da araştırma yapıyoruz. Sene boyunca süren bir iş, 3 ay önceden karar verip yapabileceğiniz bir iş değil. Yunanistan'dan döner dönmez yeni yarışa hazırlanmaya ve planlamaya başladık. Eksik malzemelerimizi temin etmeye başladık, organizasyonları planlıyoruz.
Mesela bu anlamda Türkiye'de yarışmanın bir faydası oluyor mu?
S.T.: Türkiye'de zaten bu anlamda bir tek TransAnatolia var. Fakat bunun dışında farklı bir organizasyon olmadığı için, yapabileceğiniz bir şey yok. En yakın Yunanistan, Arnavutluk, Balkan ülkeleri, biraz uzakta İtalya ve İspanya var.
İşin maddi kısmı nasıl?
G.H.S.: Mesela Bulgaristan bizden maddi olarak daha gelişmiş değil, Yunanistan hiç değil! Bu işte yerel yönetimlerin biraz desteği olsa işler biraz daha farklı olabilir. Yunanistan'ın Ayvalık'a benzeyen bir şehrinde 500 kişilik bir grup bütün otelleri doldurdu. Kişi başı 1.000 Euro gibi bir para harcandı. Bu, o şehrin ekonomisine çok ciddi bir katkı sağladı. Dolayısıyla Yunanistan gibi ülkelerin yerel yönetimleri bu işe uyanmış vaziyette. Arnavutluk'ta ciddi bir destek var. Bu işten hem yerel yönetimler hem de halk çok para kazanıyor. Örnek olarak, Türkiye'de İstanbul Park yapıldı ve Kurtköy gibi bir şehir çıktı ortaya!
İstanbul Park'ın efektif bir şekilde kullanılamamasının ardındaki sebep federasyonların işleyişinin çok yavaş olması olarak gösteriliyor. Ne düşünüyorsunuz?
G.H.S.: Bizde her zaman biri sizi engelliyor, problem zaten oradan çıkıyor. Bir tarafta birisi pisti aktif hale getirmeye çalışıyor. Buradan en fazla faydalanacak olan kurum federasyon, fakat federasyon işi zora sokuyor. Bu işlerin birlikte organize edilmesi gerekiyor. Yurtdışında böyle değil, ben burada yarışacağım dendiği anda herkes yardım ediyor. Her şey sistemin yürümesi üzerine kurulu. Fakat bizde tam tersi.
Peki bu işi yaparken eğleniyor musunuz?
G.H.S.: Biz bu işi eğlence için yapıyoruz. Eğlence için yaptığınızda da başkalarını eğlendirebilmeniz lazım. Türkiye'deki gençlerin üzerinde çok büyük bir baskı var. Yetenekli gençlerimiz aileleri tarafından ve ülkede oluşan hava sebebiyle baskı hissediyorlar. Çünkü eğer yurtdışında bir yarışa katılıyorsan, illa derece yapman ve Türk bayrağını göklere çıkartman gerekiyor. Bu da gençlerimizde baskı yaratıyor. Bu sebeple eğlenme şansınız, insanlarla tanışıp bir şeyler öğrenme şansınız yok, çünkü illa ki birinci olacaksınız, birinci olamazsanız at çöpe!
Dakar bahsedildiği kadar zor mu? Ölüm kalım durumu var Dakar'da. Buna rağmen eğlenebilmek mümkün mü?
G.H.S.: Nereden baktığınıza bağlı. Bu işi eğlenmeden yapabilmek mümkün değil, çünkü o kadar zorluğu eğlenmeden aşmanız pek mümkün değil. İçerden bakıldığı zaman hiç keyif verici bir şey değil. Fakat yarışa katılmaktan ve kazanmaktan zevk alıyorsanız o zaman çok eğlenceli. Dakar ne kadar zora benim de pek bir cevabım yok çünkü bunu karşılaştıracak bir şey yok ve insanların bunu algılaması çok zor. Aslında ne yapmak istediğinizle de çok alakalı, eğer ben devamlı dereceye girmek istiyorum diye yapıyorsanız gerçekten de çok zor.

Diğer Haberler

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca hazırlanmış aydınlatma metnimizi okumak ve sitemizde ilgili mevzuata uygun olarak kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak için lütfen tıklayınız.