Otoparkta kıyafetlerimi giyerken babacan bir amca, yaklaşık 60-65 yaşlarında, yavaşça yanıma yaklaştı. Uysal ve sevecen bir ses tonuyla şöyle dedi: "At gibi maşallah!". Şaşırmaktan öte neşeli bir hale büründüm, anlamam birkaç saniye sürmüş olsa da... Elbette yanımda duran BMW R 1200 GS Adventure'dan başka at gibi bir şey yoktu civarda. Evet, gerçekten at gibi bir motosiklet. İnsanlar bu yüzden biraz çekiniyorlar gördüklerinde. Herkes istisnasız çok beğeniyor. Sanki bir Ferrari'ye Lamborghini'ye bakarmışçasına bakıyorlar. Sahip olma arzuları tetikleniyor; çok belli mimiklerinden. Ama dedim ya "Nasıl kullanıcam yav bunu" demeyi de ekliyorlar ardından ekseriyetle.
Lakin kazın ayağı aslında pek öyle değil. GS Adventure, kuzu postunda bir kurt değil de İngiliz Kısrağı postunda bir Midilli.. Neden mi böyle söyledim? Çünkü kullanması o kadar rahat bir motosiklet de o yüzden. Adeta kuş gibi, yatır, kaldır, çevir döndür, her şey bu ifade kadar kolay. 890 mm yüksekliğindeki selesi fizik açısından sorun çıkarabilecek tek nokta. Ama onunda alçak sele gibi alternatifleri var. Sele demişken, sürücü ve artçı için son derece rahat bir sele ve oturma pozisyonu sunuyor. Geçen yıl 900 km'lik bir yolculuk yaptım tek gün içinde, inanın otomobille yapsam yorulurdum. Hedefe ulaştığımda "Akşam spor salonuna mı gitsem" dediğimi biliyorum. O kadar yani... Oturma pozisyonu diz, bilek, bacak pozisyonu ortopedinin tavsiye edeceği cinsten, öyle söyleyeyim. Tabii konforu üst seviyeye çıkaran bir başka faktör de süspansiyonları. Hem yol hem de yol dışı şartlarda iyi iş çıkarıyorlar. Zaten bu iş için yapılmış bir sınıf ve model. Malum birçok markayı peşinden sürükledi BMW bu modelle. Önde Telelever tabir edilen sihirli süspansiyon sistemi, ön çatalın arasındaki bir yay ile çalışıyor ve bu sayede sert frenlerde kafanın dalmasına engel oluyor. Bu fayda sadece kontrol ve stabilite sağlamıyor. Arka tekerleğin de fren anında hafiflemeden yere sağlam basmasını sağlıyor. Bu da daha iyi fren ve tutunma demek elbette. Arkadaki Paralever süspansiyon sisteminin alametifarikası da şu: kısa aks mesafesi olan motosiklette uzun aks mesafesi etkisi yaratmak. Neden peki? Çünkü motosiklette uzun aks mesafesi çok daha iyi bir konfor yaratır. O zaman hepsini uzatalım diyeceksiniz, ancak durum tabii ki bu kadar kolay değil. Bu sefer virajlarda performans sorunu gibi başka handikaplar doğuyor.
Konuğumuz 1200 cc, çift silindirli bir boxer motora sahip. Özellikle 125 Nm'lik tork değeriyle herkesin kalbini çalmayı başarıyor. Bu tork sayesinde şanzımandan pek bahsetmeye gerek kalmıyor. Her viteste, her devirde atik, esnek bir motosiklet kullanıyorsunuz. 1750-2000 devir civarında tork işinizi görürken, 3000 devirlerde 125 HP'lik güç dengeli bir şekilde "Ben geldim!" diyerek 7000'lere kadar aralıksız refakatçiliğine devam ediyor. 120-140 km/s gibi hızlarda da son derece esnek şekilde hızlanan canlı bir makine görüyoruz. Tüm bu anlattıklarımın sonunda bile ne kadar keyif veren bir sürüşü olduğunu zaten anlamışsınızdır. Quick Shift özellikli, 6 ileri vitesli şanzıman, debriyaja gerek kalmadan vites değiştirmenize müsaade ediyor ve işinizi kolaylaştırıyor. Biraz sarsıntılı değişse de, değiştirme anında gelen sesle birlikte bana eğlence ve sportif bir his verdi...
Fren performansı ve pedal-manet hissi çok iyi. Sert frenlerde seni üstünden atacakmış hissi vermeden stabil şekilde duruyor. Arka fren pedalının konumu kanımca daha iyi olabilirdi.
ESA, elektronik süspansiyon ayarı anlamına geliyor. Bu sayede motosikletin süspansiyonunun yüksekliğini ve sertliğini bir düğme aracılığıyla ayarlayabiliyorsunuz. Ek olarak, iki kişi veya tek kişi, iki kişi yüklü veya yüksüz şeklinde farklı ayarlar mümkün. Ayrıca 1200 GS Adventure'nin farklı sürüş modları da var: "Rain", "Dynamic", "Road", "Enduro". Bu seçeneklere göre, süspansiyon, gaz tepkileri ve ABS'nin ayarı farklı niteliklere bürünüyor. Örneğin yağmur modundaysanız gaz açarken o sizin adınıza bu işi daha yavaş ve torku kontrol ederek yapıyor. Enduro modunda ise maksimum süspansiyon yüksekliğine kavuşuyor. Yeni gelecek Adventure'larda ise bu modlara bir de "Dynamic Pro" gelecek ve bu sayede bahsettiğim gaz, süspansiyon gibi ayarları ayrı ayrı istediğiniz gibi yapabileceksiniz. Ekolayzır gibi diyelim... Yeni model yılı özellikleri demişken; ESA sistemi de "Dynamic ESA" olacak ve ağırlığa göre ayarlamaları otomatik olarak kendi yapacak. Bunun yanında bir diğer yenilik ASC sisteminin adının DSC, yani dinamik stabilite kontrolü olarak değişmesi. Bu da şu demek; motosiklet sürüş anında ön ve arka süspansiyonlardaki ağırlıkları analiz ederek ayarlama yapacak ve daha dengeli, konforlu bir sürüş sağlayacak. Ek olarak virajlarda açıları sensörlerle algılayıp virajda fren yapıldığında maksimum tutunma, stabilite sağlayacak.
Peki, bu şaheser ne yaktı? Çok kontrollü, sakin bir sürüş periyodu yaptım ve ortalamayı 4,9 lt seviyesinde tuttum. Biraz daha dinamik ama vandal gaz hareketleri yapmadan sürdüğümde 5,6 lt ortalama gördüm. Son seçenek ise hücum borusu modeli oldu. O zaman da 6,8 lt gibi, bir otomobil değerine ulaştım.
Neredeyse scooter rahatlığında kullanılabilen ama onun on katı kıvrak, yol üstünde konforlu, yol dışında dere tepe aşan, gözleri üzerine çeken bir motosiklet mi arıyorsunuz? Buyurun cevap ortada... Fiyatı mı diyordunuz? Orasına ben karışmam...
Yazı: Koray Muratoğlu